01.10.2019

TEKTONİK MODELLEMENİN GETİRİLERİ

Akademik, Jeofizik

Dünyanın ne kadar yaşlı olduğuna dair yakın tahminler 4,6 Milyar yıl civarındadır. Elbette ki kimse dünya oluşurken dünyada değildi. Hatta dünya bu güne gelene kadar tarih çizgisinde dikkate bile alınmayacak kadar tanık olduk dünyanın gelişimine ve küçük çentikler attık üzerine. Oysa ki ne de yaşlıydı dünyamız halbuki biz onu hep genç gördük. Öte yandan dünyanın da oluşumu boyunca geçen milyar yıllara ayak uydurma süreci hep bir merak konusu oldu.

Gençliğinin bir alamet-i farikası vardı elbet. Bu sır ilk insanların hiç de ilgisini çekmemişti belki de bizden daha iyi biliyorlardı. Dünyanın bu devinimi yakın dönemde iyice ilgi odağı haline geldi, öyle ki Avrupa ve Amerika'nın o sözüm ona büyük düşünürleri, Sir'leri dünyaya dair olaylara ilgi duymaya ve fikir yürütmeye başladılar. Bu akım ışığında dünyanın sırrına da ışık tutmaya başladılar. Dünyamız kendini yeniliyordu ! Hem de ağır ağır ve sürekli olarak. Çok sonraları yaklaşık 1990'larda Konum Belirleme sistemlerinin (GPS)  gelişmesi ile bu ufak değişimler daha da iyi anlaşılabilir hale geldi.

İnsanlar anladılar ki bir kıpırtı var içten içe ancak küçük küçük kıpırtıları bir bütüne yayabilmek nasıl olanaklı hale gelecekti, noktadan tabloya nasıl varılacaktı ? Tektonik hareketlerin varlığı kendini derin okyanuslar, sivri tepeler, uçsuz sıra dağlar ile ispatlamış durumda. Levha tektoniği teoremi ile de bu olayların gerçekleşme şekilleri az çok açıklanabilmektedir. Sorulara cevap bulunabilmesinin yanında NASIL sorusunun basitçe cevaplanması o kadar da kolay değildir. Bu noktada hem bu soruyu cevaplamak hem de olaylara gözden kaçan yönleri olabilir diye yeniden bakmak için tektonik modellemeler gerçekleştirilmelidir. Malum biz insanların ortalama 75 yaş olan (her sene doktorlar değiştiriyor )yaşam süresi yaklaşık 10.000 yılda gerçekleşen bir tektonik  oluşumu başından sonuna kadar izleyebilecek süreye ve sabra sahip değildir.

Tektonik modellemeler 4 boyutta küçültme olanağı vererek tektonik doğa hareketlerini izlenebilir kılmaktadır.  Gerek Fiziksel gerekse Matematik modeller yardımı ile doğa olaylarına ışık tutulmaya çalışılmaktadır. Yapılan modellerin gerçeğe yakın olması için pek çok parametre göz önünde bulundurulmalıdır. Ancak bu da bir gerçektir ki tüm şartlar gerçeğe uygun sağlansa da hiçbir model gerçek olamaz, gerek 3 boyutta gerek de zaman boyutunda. Bizler sadece acaba bu şekilde mi gerçekleşti sorusuna cevap arayarak yüreklere su serpme çabasında olabiliriz. Bu çabanın meyvelerini gerek kendi makalelerimde, gerek ulusal gerekse de uluslar arası makalelerde görmek mümkündür. Tüm dünyadan bilim insanları tektonik modellemeler yardımı ile dünyanın yaşayışına ışık tutma yolunda ciddi adımlar atmaktadırlar.

Tektonik fiziksel modeller; üzerinde titizlikle durulması gereken, emek, el becerisi, alternatif düşünce gerektiren, yapılması zevkli ve sonuçları görsel açıdan tatminkar olan modellemelerdir.  Matematiksel modellerde ise pek çok sınır şartı, kırılmadan, kayma denklemlerine uzanan pek çok değişken duruma ve parametreye yer verilmesi gereken zevkli olduğu kadar da karmaşık bir yapı  vardır.

Zorluklarına rağmen hem fiziksel hem de matematiksel modelleri iyi harmanlayarak elde edilen sonuçları değerlendirerek gerçekte olayların nasıl işlediği hakkında fikir sahibi olunabilir, dünyanın sırlarına ışık tutulabilir. Fiziksel bir modelleme ile elde edilen sonuçlardan alınacak doneler titizilikle kayıt altına alınmalı bunun için mümkün olan en son teknolojik gelişmeler takip edilmelidir. En küçük değişimler pek çok olayın çözülmesinde etkili olabilir. Unutulmamalıdır ki kocaman dünyayı bir laboratuvara sığdırdığımız için dünya üzerindeki küçük bir kırık o laboratuvarda daha da küçük hatta kılcal bir kırık olarak karşımıza çıkacaktır. Bu tür durumlarda  insan gözünden kaçabileceği için teknolojik araçlardan mümkün olduğunca yararlanmak gerekmektedir. Kılcal bir kırığın boyunu elde cetvel ile ölçmek pek de mümkün değildir. (kırığın boyunun 100 nm olduğu düşünülürse). Gerçekleştirilecek hassas ölçümler sanal ortama aktarılarak matematik modeller oluşturulduğunda, bu modeller gerçek dünyaya uygulanacak ve  mevcut durumdan bir sonraki adıma geçerek, dünyanın ileride ne tür hareketlere gebe olduğu açıklığa kavuşacaktır.  Bu sayede doğal felaket olarak adlandırılan olayların önüne geçerek bu olayların doğal olay olarak kalmalarını sağlamak mümkün olacaktır.

Yazar: Can BAYAT
Kimdir: 2015 yılından bu yana EMD Enerji Merkezi Danışmanlık şirketine bağlı olarak çalışmaktadır. 2016 SAÜ Fen Bilimleri Enstitüsü Jeofizik Mühendisliği Yüksek Lisans mezunudur. Evli ve bir çocuk babasıdır.
| | canbayat [at] gmail |